5 Temmuz 2015 Pazar

Vietri (Salerno) - 12.06.2015

Vietri sul Mare

Seramik döşeli bir İtalya kasabası...


'Denizin üstündeki Vietri' anlamına gelen Vietri sul Mare yerine Vietri diye bahsedeceğiz "Amalfi'nin ilk incisi"nden. Uzatmaya gerek yok. 



Dileyen, Salerno limanına 40 dk uzaklıkta bulunan; ve Vezüv Yanardağı'nın lavlarını kusmasından 1700 yıl sonra (18. yy'ın ortalarında) keşfedilen Pompei'yi ziyaret edebilir. 

Dileyen, limandan birkaç dakika uzaklıktaki şehir merkezine gider. Mağaza gezer, ara sokaklarına dalar; dolaşır.

Dileyense Amalfi kasabasına gidip o meşhur, uzun merdivenli St. Andrea Katedrali'ne uğrayıp İstanbul'dan getirilen bronz kapısı önünde foto çekinebilir; civarında tekne turu yapabilir...

   Yukarıdaki seçeneklerden Salerno şehir gezintisini saymazsak; diğer ikisini, 2004 yılında Socrates projesi kapsamında lisemizden küçük bir grupla gerçekleştirdiğimiz bir haftalık okul gezimizde ziyadesiyle gezip görmüştüm. Dolayısıyla kısıtlı vaktimizde yeni bir yer görmek işime gelir. Kuzen de seramik sanatçısı olunca karar verildi. İlk hedefimiz VİETRİ! İleri! 

   Limandan 20 dakikalık bir otobüs yolculuğuyla vardık Amalfi'nin ilk incisine. Sahi, niye ikidir "inci" diyorum buraya?
Aslında Vietrililerin tabiri bu. Amalfi kıyısı, doğudaki Vietri'den batıdaki Positano'ya kadar uzanan 40 km'lik bir şerit olduğundan; ve doğu yaka başlangıcı simgelediğinden (ya da Vietrililerin işine öyle geldiğinden) mütevellit "ilk inci" olup çıkıvermiş bu minnacık kasaba.

seramik döşeli bir seramik fabrikası
Ama siz inci kısmına fazla takılmayın zira Vietri deyince "Seramik" ve "Limon" gelmeli aklınıza. Limon da limoncello'yla kucaklaşır, araya da "San Giovanni Battista Kilisesi"ni alırsa Vietri'yle ilgili kabataslak bir harita çizilmiş olur bilinçaltınıza. 

   San Giovanni Battista Kilisesi'ni aklımda nasıl tutayım? Niye tutayım? Hem bana ne canım! derseniz hakkınız var. Çünkü yarın sorsanız ben de unutacağım adını. O yüzden kubbesi seramik döşeli 300 yıllık kilise dersek daha faydalı olacak sanıyorum. 

San Giovanni Battista Kilisesi
Hani seramik döşeli kasaba demiştim ya ta en başta? Sırf kilisenin kubbesi olsa yine iyi; Vietri'nin sokaklarını sürterken nereye baksanız seramik üzerine rengârenk tasvir ve motiflerle karşılaşacaksınız çünkü. Köşe başındaki bir duvar, yol kenarındaki masa ve sandalyeler, Vietri girişteki mavi ve yeşile açılan 'pencere' önüne dizilmiş saksılar, vazolar, deniz kızı heykeli de safi seramik. Pencere dediğim aslında ağaçlar ve denizle bezeli bir manzara. Aşiyandaymışsınız gibi bakıyorsunuz Amalfi'nin geri kalanına bu muhteşem pencereden...

Vietri'nin yerel ürünleri
Ha derseniz ki pencereden bakmak yetmez denizine de girip çimeceğim, kim tutar sizi. Birkaç kilometre daha kıvrılıverin aşağı. Marina di Vietri'de serinleyin, güneşleyin; gelin. Yalnız, sakın ola bikininizle çıkmayın çarşı pazarına. Adamlar ciddi ciddi yasak koymuş, ona göre.



Sizi bilmem de biz sokaklarına ve ufacık dükkânlarına kaptırdık kendimizi. Turistliğin hakkını verip her yanını fotoğraflamadan da edemedik tabii. Ama gezmek, dolaşmak, görsellemek de bir yere kadar. Hava sıcak, yorulduk da azıcık. Oturup bi dondurma yemeyelim mi yani? A, pardon: Gelato. Mekân olarak Bar Ariston'u tavsiye edebilirim. Bir de Stracciatella + limonlu dondurmasını...


Buraya kadar gelmişken ne alalım peki? 

- Yemelik + İçmelik: Limonlu şeker (şeker dediğime bakma, arada çaktırmadan gerçek limon yemiş hissiyatı yaratıyor). Limoncello. Yerel fırınından tedarik edebileceğiniz Taralli al naspro adlı limonlu kurabiyemsi vs. 

- Hediyelik eşya: Aklınıza gelebilecek her türlü Seramik eşya. Pulcinella (Napoli kukla tiyatrosunun meşhur karakteri) motifleri, magnetleri vs. 
limonlu kurabiye

İsterseniz kavun büyüklüğündeki limonlardan da alabilirsiniz. Ama benim yaptığım gibi iki tanesine yapışıp fotoğraf çekinmek varken o yükü taşımak niye?!

Sevdik mi Vietri'yi?
Evet!

60 km uzaklıktaki Napoli tarafından çıkmışsanız yola; zamanınız varsa; ve o daracık dönemeçli yolları bize vız gelir derseniz, Vietri kucağını açmış sizi bekler.

Zaten yola kıyı şeridinin doğu yakasından çıkmışsanız, burayı es geçmek ayıp olur. 
Duymasın Amalfi'nin ilk incisi!   





3 Temmuz 2015 Cuma

Olbia (Sardinya Adası) - 11.06.2015

Sardinya mı? Sardunya mı?

Pempiş - kırmızış renkleriyle pencere önlerini süsleyen Geraniacea familyasının mis kokulu çiçeğinden bahsetmiyorum.

Ezginin Günlüğü'nün aynı adlı o güzel parçası da değil kastettiğim...

Malumu olduğu üzere, konumuz, İtalyancası Sardegna olan ve Akdeniz'in ikinci en büyük adası Sardinya. (Adının mitolojik kahraman Sardus'tan geldiği söyleniyor.) 
Biz de hangisi işimize gelirse onu söylüyoruz işte; istersek Sardinya, istersek Sardunya. O yüzden takılmayın çok. Neticede Mikonos adasına bile inatla "Mikanos" diyen bir milletiz. Bkz. önceki yazıda Sardunya demişim, şimdi de Sardinya...

Sardinya, Akdeniz'in Sicilya'dan sonraki en büyük adası. Nüfusu 1,5 milyon civarında. 
1948'den bu yana da özerk. Sardinya Özerk Bölgesi'nin merkezi Cagliari.
Kendilerini İtalyan olarak tanımlamayı tercih etmiyor buradaki abi ve ablalar. Sardunyalı onlar! O kadar! 

Olbia şehir merkezindeki geniş parktan bir kesit
Gezdiğimiz gördüğümüz yerlere geliyorum yavaştan... Ama öncesinde ilginç bir bilgi!
Çoğu kaynakta bulamazsınız, ona göre! ;) Öyle de iddialıyım.
İşin garibi, bu konuda Sardunya halkının bile kafası epey karışık... Neymiş o? Bayrak
Bu mudur yani? Evet, budur. Ama dinleyin bak, garip bir hikâyesi var...

Şimdi... Hemen aşağıda gördüğünüz, Sardinya'nın ilk bayrağı. 
Gel gör ki bayraktaki dört Mağribi abi "Ce-ee!" der gibi gözlerini bir açıp bir kapıyorlar; bir sağa bir sola bakıyorlar. Küpeyi bir takıp bir çıkarıyorlar... Nasıl yahu? 

Bir rivayete göre zamanında Sardinya'yı işgal etme emelleriyle adaya gelen dört Mağribi'nin gözleri bağlanır ve infaz edilir. Başka bir iddiaya göre 14. yy'da Aragon Krallığı Sardinya'yı idaresi altına alınca beraberinde sembolünü de getirir. Bir başka kaynak ise abilerin sola, yani İspanya'ya, bakma sebebini bu kez coğrafi açıdan Aragon Krallığı'na bağlar.   


ilk Sardinya bayrağı

Gelelim 1999'da Özerk yönetimin niçin bayrağın şeklini değiştirdiğine...
Korsika bayrağını bilir misiniz? Ha işte, oradaki abi de bizimkilerden. Buna dayanarak bir kaynak, bayrağın gözleri açık ilk versiyonunun Korsika'daki kölelerin özgürlüğüne kavuştuğunu simgelediğini iddia ediyor (komşu ada ya hani, o bakımdan). Bir başkası ise bayraktaki dört kafadarı şu şekilde dillendiriyor: "Biz neden hâlâ Aragon zamanından kalma İspanya'ya bakıyoruz ki? Aha da İtalya sağ tarafta. Bre beyler, çevirin kafaları!" 
Son sözü ise, sembolün ta 1281 yılındaki Aragon Krallığı mührüne dayandığını söyleyerek Sardinya Özerk Bölge idaresi koymuş, efenim. 
Öte yandan adanın muhtelif plajlarında satılan şemsiye & havlularda veya hediyelikçilerde hâlâ eski bayraktaki sembolü görmek mümkün. Öyle de bir tuhaf. Eldekiler çıksın diyollar zaar :P 



1999'dan beri resmi bayrağı


Sıkmadım değil mi? Sıktıysam şimdiye çoktan okumayı bırakıp gittiniz zaten. Benimkisi de soru mu yani? Olsun, biz kalanlara Olbia'ya gidiyoruz şimdi...

Sabah 08:00'de vardık limana. 14:00'e kadar buradayız.

Bizde yine bir aykırılık, yine başımıza buyruk dolaşmalar... Gemiden on adım mesafede bekleyen ücretsiz "shuttle"a atladığımız gibi şehir merkezindeyiz. Municipio durağında iner inmez şehir merkezi gezintisini sonraya bırakıp hemen bir panoramik şehir turu aldık (10€) ve çok beklemeden bindik püfür püfür kırmızı otobüsümüze, koyulduk yola.

Costa Smeralda 
Bu arada es geçmeden belirtelim; Olbia, adanın kuzey doğusunda bulunan sessiz sedasız bir yerleşim yeri. Peki Olbia dedin mi aklına ilk neresi gelecek, sayın okur? Costa Smeralda, yani bizim dilde Zümrüt Kıyısı. Ada sakinleri "azıcık aşım ağrısız başım" felsefesiyle yaşayıp giderlerken 1960'larda Kerim Ağa Han gelmiş adaya. Beraberinde lüksü, ihtişamı da getirmiş... Yani adanın bir başka meşhur kıyısı olan Porto Cervo'daki ve diğer muhtelif noktalardaki lüks villalar, tatil mekânları vs. bu amca sayesinde yüzünden.



Porto Cervo deyince ise aklınıza gelecek meşhur otel "Cala di Volpe". Fiyatını ne siz sorun ne ben söyleyim. Ama zaten The Telegraph gazetesi yazarlarından Rob Andrews'ın da dediği gibi; buraya geliyorsan ya lotodan büyük ikramiyeyi kapmışsındır, ya Rus kodamanlarından birisindir, ya da İtalya'nın meşhur zenginlerindensindir. Yok, biz zaten öyle bir bakıp geçiyorduk; kalıcı değiliz.

O yüzden yola devam (koş koş)...

Sessiz, sakin, esintili, güneşli seyrimizde bir de baktık ki iki maviliğin arasındayız. Meğer "Golfo Aranci"den (nam-ı diğer; Aranci Körfezi) geçiyormuşuz. Olbia'dan 13 km uzaklıkta mavi bir cennet de diyebiliriz burası için. Zamanında balıkçı kasabasıymış. İlk adı ise, incirinin bolluğuna binaen, "Figari"ymiş. Yani Golfo Aranci'nin yerlisi bizim topraklardan olsa yapıştırmıştı lafı: "İşte eskiden burulağ hep incirlikti!"
Cala Moresca - (derin dalış & şnorkelle seyir)

İşin güzeli bu mevkide uygun fiyatlı konaklama seçenekleri de mevcut. (Porto Cervo da neymiş!)


Biz uğrayıp yakından bakamadık ama olur da yolunuz düşerse; deniz ürünlerini hiç düşünmeden lüpleyin derim. Yerel ürünlere ve mercan takılara bakmayı da unutmayın.

Bianca - (şnorkelle seyir & rüzgâr sörfü)


Golfo Aranci'nin güzel plajları arasında şunları da kayda geçelim hemen: La Marinella; Costa Moresca; Bianca; Cala Sassari; Sos Aranzos. 

Sos Aranzos - (şnorkelle seyir)

Her şey tadında güzel demişler de biz doyamadık. Anılar yine tadımlık kaldı anlayacağınız. 

Doyumluk kılmaksa bizim elimizde. Belki bir gün şnorkeli de kapar...

Onu boşverin de, Salerno'ya gidiyormuşuz bir sonraki yazıda. E hadi o zaman!